3 Şubat 2019 Pazar

Döngüsellik ve Temsil: Giriş

Başladığın yere geldiysen eğer 'tekamül' başlar.
Dr. Sait Başer

'Döngüsellik' ve 'temsil' olguları üzerinde neredeyse bir aydır zihnen meşguliyet halindeydim. Nihayet 10 Ocak günü yazdığım yazıya yeni bir düzenleme getirecek kadar bilgi biriktirebildim. Ara ara ekranı açıp tek kelime yazmadan kapatmak gibi garip hareketlerde bulunsam da son kertede bu 'ön yazı' ile hep beraber bismillah diyoruz.
(3 Şubat 06.43)

Hipotetik bir deneme
Döngüsellik doğurganlığı simgeler ve temsil döngüseldir. Temsil döngüsel ise doğurgandır dolayısıyla temsil yani doğurganlık tekamülü getirir ve bir düşüncenin tekamül noktası temsildir. Buradan bakarsak 'tekamül' doğurgandır ve doğrusal değildir. Doğurganlığını, düşünceyi yürütürken farkına varmadan başlangıç noktasına çekişine borçludur. Bu başa dönme hali ancak döngüselliğe dahil olmamış bir bilinç tarafından fark edilebilir çünkü döngüselliğin başı ve sonu birdir. Dolayısıyla döngüsellik ve temsil bilincin de düşüncenin de tekamülü olur.

Başlıyoruz
Tarih 10 Ocak 2019, sabah vakti Eminönü'nden kalkar Üsküdar vapurları. Eşlik eden bir  grup 'martı' var. Sert bir rüzgar esiyor. Gök yırtılırcasına... Martılar hiç olmadığı kadar yüksek sesten bağırmaya başlıyor. Kanat çırpışlar sonuçsuz... Havada kalma çabaları boşa çıkıyor. Sağa sola savrulan bir martı vapurdan dışarıya baktığım pencereye çarpıyor. "Dan!.." diye. Ardından martıya ne oluyor bilmiyorum. Beni vapurun penceresinden seyrettiğim 'Kız Kulesi' manzarasından sıyırıp götüren düşünceler yeterli oluyor.

Temsil nedir?
Konuyla alakalı internette gezerken şöyle bir yoruma rastladım. 
"Temsil, düşüncenin akışında kendi devinimini barındırır ve düşüncenin yönünü değiştirir. Düşünce akışını durdurarak bir temsil elde ediyorsun. Temsilin kendisi ise döngüsel bir devinim içinde. Bu döngüsel devinim, düşüncenin yolunu değiştiriyor ve düşünce akışına devam ediyor. Yeni bir durakta, yeni bir temsil beliriyor. Düşüncenin akışı aslında hiç durmuyor, düşüncenin özsel hareketi, düşünceyi durdurarak elde ettiğimi sandığım temsilin döngüsel hareketine geçiyor. Düşüncenin akışını, sürekli devinim halinde olan ve sınırlı zamanda meydana gelen çizgisel hareketini, döngüsel harekete dönüştüren bütün temsiller, aslında kendi içlerinde sürekli dönüşen temsiller barındırırlar, bu döngüsel hareket iç – dış ayrımı yok ederek hangi temsilin hangi temsil içinde olduğunu belirlemeyi imkansız hale getirir. Temsillerin döngüsel olarak devinerek sürekli birbiri içine girmesinin temsili, bilincimin temsilinin kendisidir. Bilincim kendini temsil ederek var oluyor çünkü kendinde şey olarak bilincim kendi kendinin bilincine varamıyor. Bilincim bir süre de olsa var olmaya yazgılı, var olmasını mümkün kılan ise temsil üretme etkinliğidir. Kendi temsilinin içinde sürekli dönüşerek, düşünceyi ya da düşünerek kendi temsilini mümkün kılıyor. Kendi temsilini, kendine temsil ettiği an; kendine çizdiği sınırları sürekli aşıyor, daha ilerisine uzanıyor. Kendini devinimsiz olarak asla temsil edemiyor çünkü buna ulaştığını sandığı an, başka bir devinimi istemsizce başlatmış oluyor. Bu anlamda, bir bilincin noumenon olabilmesi için başka bir bilincin; bu bilincin bilinçsizleştiğini bilmesi lazım. Bu da ancak yaşayan bilincin öldüğünü, bilinçsizleştiğini gözlemekle mümkün." 

Döngüsellik ve doğurganlık
Domestik, 'iç olma' anlamını taşır. Yani çevrelenmiş, mülkiyeti ilan edilmiş yer. Peki, nereye domestik alan diyebiliriz? Bir 'ev'? Peki ama hangi ev?.. Tutsak birinin hapsedildiği bir yer olarak ev?.. Kalbimin ve akciğerlerimin durduğu bir alan olarak göğüs kafesi?.. Ev sahibine yakalanmamak adına salondaki sandığa giren hırsız için sandığın içi?.. Küçük çocukların bahçede dalından koparıp ısırdığı domatesin içindeki yapıyı korumak için çeper ile sarılı olması bana hep bu sahneleri düşündürmüştür. Ana rahminin içini dışından ayıran duvarlar mesela?.. Yine domestik alanın tanımına uyuyor, kanaatimce. Başladığımız yeri unutup 'dünyada' tam tur dönmeye çalışmak gibi olsa gerek domestik alanı temsil edebilmek. Belki, gece uyumadan önce hep aynı kişiye mesaj atmak da bu döngüselliğin bir tezahürü olabilir?.. 'Daire' formu için ortaokul matematik öğretmenim '...dairede sonsuz nokta ve sonsuz açı vardır.' demişti. O gün itibarıyla bu cümle zihnimde döndü durdu. Liseden mezun olacağım sene dahi matematik öğretmenlerime bu soruyu onları test edercesine sormuştum. Bu bilginin tâ o zamanlar bende niçin bu kadar oyalandığını da zaman içerisinde düşüncenin temsiliyeti arttıkça anlama imkanı bulacağımı düşünüyorum.

İhmal ve döngüsellik
İnsan diğer tüm canlılara nazaran çok daha ileri yetilere sahiptir: Akletme ve anlamlandırma. Bu yetiler bizi seçilimde gerçekten öne geçirmiş midir? Bir insanın yaptığı ihmallerin, göz ardı edişlerin kaçta kaçını diğer canlı formlarında görebiliriz? Pek ala bunun için geçmişe dönüp kendimizi telafi ve tedavi etme imkanımız var mı? Son pişmanlık gerçekten fayda etmez mi? Yoksa yeni bir döngüselliğe dahil olarak geçmişin yüklerini yeni anlama nesneleri haline getirebilir miyiz? Deneyimlerimize kaç tane soru sorabiliriz? Doğrusal ve döngüsel olarak iki çeşit zaman yaşadığımızı düşünürsek zamanın döngüselliğinde kim efendidir kim köledir? Köleler efendilerini nelerden hesaba çekebilir. Bu döngüsellik hipotezimizde bahsettiğimiz doğurganlığı taşır mı? İhmaller, ihtiyaçlar ve döngüsellik üçgeninde bu konuyu tartışmak mümkün müdür?

Bu bir anlama teşebbüsü
İşte bu yazıyı ortaya koyan şey, bugüne dek karşılaştığım döngüsellik ve temsil izleklerinin bende oluşturduğu yankıdır. Bu izlekleri elimden geldiğince derli toplu biçimde bir araya getirmeye  gayret edeceğim. İzleklerimizi yani düşünceyi takip ederek (fikr-i takip) düşüncemin olgunluğa erişmesi (tekamül) için yeni temsillerden yeni anlamları doğurtmaya cür'et ediyorum.

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle. 
Esen kalın



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Uzlet Türküsü

  Azık ettim geçmişi kendime Yolum uzun sırtım terli ama gözümde bir direnç var Yanımda bir buruk nota bir yarım güfte Tamam olmayı be...