31 Ocak 2019 Perşembe

Ölüler evi

Puslu bir geceye uyandık ben, sen ve fonda çocukluktan kalma anılarım. Ne de olsa finallerim de bitti. Gündüz uykusuna yatabilirim artık ve gecenin bir vakti uyanabilirim. Canım nasıl isterse yani... 

Üsküdar'dayız bir akşam vakti. Sarı kıvırcık saçlarını geriye atarak okuldan çıkıyor kardeşim. Gözlerinden okunuyor büyük adam olmanın hikayesi. Sonra annem geliyor vapur iskelesinden bana doğru. Buluşuyoruz ve birlikte yemek yemek için bir yerler arıyoruz. Mc Donald's'da ne işimiz var ben de pek çözemiyorum. Annem
"Çocuklar ben balık yiyeyim. Siz takılın burada." Diyor.
Halbuki ondan beklenen
"Haydi hep beraber balık yiyelim." Cümlesi olurdu... Kendisi obeziteye savaş açmasıyla meşhurdur.
Ayrıldı bizden, kardeşlerin de annelerinden sakladığı sırları olur. Gizlileri döktük masaya.

"Geçen gece..."diye söze girdim.
"Geçen gece, dolunaydan mıdır bilinmez, yalın ayak çıktım evden. Yerlerde tozun 'te'sine bile rastlayamazsın ama öyle temiz etraf. Sakin sakin gittim mahallenin bakkalına. Ben görmeyeli epey kalabalıklaşmış buralar, enflasyon bu bakkala iltimas geçmiş demek ki. O küçük bakkal birden kocaman marketlerden birine evrilmiş öyle ki tuvaleti bile var! Hem de bir sürü. Buna rağmen tuvaletlerin kapısı kırık, fayansları sökük, kapkara betondan zemine basıyorum çıplak ayaklarımla. Beyaz tüller yeri süpürüyor. Eteklerimin rengi isleniyor, pisleniyor. Bir paket kıt kıt alıp çıkıyorum oradan. Arkamdan birisi fısıldıyor sonra "Burada kalacaksın, konuşacağız." Arkama bakıyorum kimsecikler yok. Mahşeri kalabalığın arasında kim diyebilir bunu?.. Henüz buna aklım ermiyor. Kasada gençten bir adam duruyordu, yanakları içe çökük. İkinci bakışımda göremedim ne hikmetse. Yok oldu gitti. Geldim evime, yine aynı yoldan buldum kendimi. Ayaklarımın altına baktım pislenmemiş hiç. Sence deliriyor muyum?"
"Evliyaların olur öyle kerametleri."
"İlahi kardeşlik, ne güldürdün beni."
"Kadrolu olmaz bu iş, biliyorsun."
"Kırmızı rujlu, kola içen evliya. Bak sevdim ben bunu."
"Hiç kendini kaptırma hemen geri alır kosmos bunu senden."
"Ne yapayım peki?"
"Affet!"
"Konu ne ara affediciliğe geldi?"
"Kendini affet."
"Evliyalığı sana devredeceğim söz. Yeter ki konuyu saptırma."
"Minicik bir kız çocuğu olarak kalmak isterdin. Bilmiyorum sanıyorsun."
"Günlüklerimi mi okudun yoksa?.."
"Hayır, gözlerine baktım abla."
"Ne olmuş baktıysan?"
"Rimelin akmış."
"Çantamı uzat, hemen, ya da dur dur, ayna var içinde bir de ıslak mendil, sen sadece onları uzat."
"Abla!"
"Efendim canım?"
"Rimelinin akması önemli değil, insanlar seni unutur ama sen kendini unutamıyorsun. Şuan kimse bize bakmıyor."
"Evet, her geçen gün çekiciliğimi kaybediyorum."
"Ya hu bir kere de doğru anla beni. Çekicilikten bahsetmiyorum. Kimsenin umurunda değiliz. Bir sal kendini."
"Peki sonra?.."
"Sonrası basit, Freud çakması bir psikolog bulacaksın. Çocukluğuna ineceksiniz."
"Dalga geçme ablayla çarpılırsın."
"Ablacım, bir psikologtan yardım alabilirsen eğer kendinle yüzleşmen daha kolay olur. Gece yarısı yatakta fır dönüp, sınavlara son dakika yetişmekle olmaz bu iş, toparla kendini. Kendinle barış, bak tanıdığım bütün evliyalar böyle tembih eder müritlerine."
"Dilini iğne iplikle dudaklarına dikeceğim birazdan. Sanki kaç tane mürşit tanıdın da ahkam kesiyorsun bre cahil?"
Gülüştük biraz. Sonra cevap geldi. İlle laf yetiştirecek.

"Evliya diye senden gayrı kimseyi tanımam ben."
"Aferin yavrucuğum, şimdi öp elimi ardından bir şişe su al gel. Hamburgerim soğudu senin yüzünden."
"Ah ablaaa..."
O su almaya giderken annem geldi yanımıza. Şöyle güzelce kuruldu sandelyeye. Ben buraların tek hakimiyim diyen bir ifadeyle. Kumral saçlarını ensesinde topladı sonra baktı ki henüz yemeğimiz bitmemiş kutudaki patateslere uzattı parmaklarını.
"Ay çok sevimli duruyorlar."
"Anne, sağ gösterip sol vuruyorsun son zamanlarda."
"Ay çocuğum sorma. Geçen hafta 61 kiloydum, bu sabah bir baktım ki 64.5 olmuşum. Depresyondayım evladım. Patates yemişim çok mu?"
"Menopozdan olmasın?"
"Sus kız hatırlatma durduk yere. Kardeşin nerde?"
"Mürşidine su alacak. Gelir birazdan."
"Tarikat mı olacaksınız başıma? Aman Allah'ım, al beni Ya Rabbim. Tövbe estağfirullah."
"Anne sakin ol."
"Şekerim, tansiyonum... Ay hepsi birden düşüyor bir de Allahsızlar. Gözlerim kararıyor. Bana birşeyler oluyor Sude."
"Annecim sakin ol. Gelir şimdi. Bana su almaya gitti. Çalışsın biraz niye ayılıp bayılıyorsun?"
"Mürşit dedin. Yoksa Hurşit mi dedin de ben yanlış anladım."
"Yok anne ne Hurşit'i..."
"Neyse... Mürşit demediysen sorun yok çocuğum."
"Tamam anne al sen patatesleri ye."
"Olur yavrum."

Kardeşim elinde su şişesiyle bize doğru yaklaşıyor. Annem sesleniyor,
"Oğlum, Hurşit'e su almayı unutmadın değil mi?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Uzlet Türküsü

  Azık ettim geçmişi kendime Yolum uzun sırtım terli ama gözümde bir direnç var Yanımda bir buruk nota bir yarım güfte Tamam olmayı be...