20 Nisan 2019 Cumartesi

Büyü bozumu

"Bu şehir girdap gülüm, Girdapta mehtap gülüm" diyor radyomdan gelen ses. Frekanslar beynimin  içinden mi dışından mı artık ayırt etmek imkansız. Şimdilerde hayatın akışına meydan okuyan bir kentte, yağmur damlalarının yüzümü okşayışını, çöp kokusunu duya duya ilerliyorum. Sert bir rüzgar esiyor iliklerime işliyor soğuk ama benim için bir klasiktir "Üşümüyorum." ve şayet, sabit kalabilmeyi başarabilseydim diz kapaklarım kanamazdı şimdi.

Güven, çaba, istekler, borçluluk duygusu, empati birer birer boynumuzdaki iletişim kolyesine asılmış öylece duruyor. Ben adımlarımı attıkça boncuklar birbirine çarpıyor ses çıkartıyor, tanıdık tanımadık  kim varsa çevrede bakıyorlar bana. "Acaba bu ses nereden geliyor?" Bazı durumlarda anlıyoruz ki sadece dozunda kurulan empati fayda verebilir. Boncukları fazla kaçırınca sevdiklerimiz tarafından yanlış da anlaşılabiliyoruz.

Şehre tam da büyücüler dadanmışken bütün bunların daha da göze çarpan ayrıntılar olduğunu görüyoruz. Çünkü büyü tutmayan bir şehrin göbeğinde büyü kazanları kaynatılıyor. Biz kent sakinleri de sükunetimizin yerini alan tedirginliğe teslim oluyoruz sanki yavaş yavaş... Yutacak mı bu dumanlar bizi? Yoksa şöyle bir içimize çekip sonra kurtulacak mıyız topyekûn?  Cadılar kazana atacak ot bulamayınca büyücüler başı, papazlar papazı da eriyip gidecek mi? Sokaklarda gülücük saçan çiçekçilerin bugünlerde somurttuğunu görüyorum da acaba neden böyleyiz son günlerde? Hepimizin birden moralsiz olmasını dolunaya bağlayıp suçu da ona mı yüklesek? Astrologların en güzel yalanlarından biri de belki bu dolunay mitidir.

Bu şehri de seni de seviyorum anacım,  sen üzülme diye saklamaya çalıştığım şeyler en çok bana zarar veriyor. Belki uzun vadede bir intihar planı yapıyorum gizlice şimdilerde İstanbul'un intihara koşması gibi ama öte yandan da hayata tutunacak irice bir dalım var. Belki birden fazla... Şimdi boynumda asılı duran kolyeye bakıyorum, incik boncuk dolu bir ağırlık... Bu girdabın ortasında, kentle beraber yok olmaya doğru ilerliyoruz hep beraber. Ya şehrin sınır boylarına dizilmiş düşman zırhlılarına çelme takacağız ya da kurşunlar gelip bulacak bizleri. Ben kazanın içine büyü bozum harekatı düzenlemeyi kuruyorum ama nasıl?  Şehrin göbeğinde derin bir nefes alıp otobüs duraklarına yürüyorum. Bu şehir girdap mıdır değil midir artık sorgulamasam daha iyi olacak, hem zaten bu sokaklar benden ayrı bir yerde olmasa gerek, yani eğer girdapsa ben de girdabın kendisiyim demektir, zaten ikimizin de damarlarında zehir akıyor zaman zaman. Hele son zamanlarda yani özellikle son zamanlarda. Ben ve annem arasında da pek fark yok, tamam o kendini zehirlemez ama İstanbul annedir, bağrına basar, arada tokat çaksa da.


2 Nisan 2019 Salı

Yanıt


Yeni sevgilim avuçlarımın arasında. Romantik bir gece geçireceğiz kendisiyle. Belki mum ışığında,  belki baygın gözlerle, uykulu... Ama sevgi dolu ve sarmaş dolaş...

Yalnızlığın ilacı olmuştur hep, sözcüklerin dünyası. Kimine dinmeyecek sancılar bırakır, gençliğin erken dönemlerinde. Acıyı acıyla dindirmek hastalığı denilebilir belki buna. Yaranın üstüne yeni bir yara açıp yenisinin ilk yaranın acısını yok ettiğini sanan şizofreni hastalarına benzer bu hal.

Dünyanın derdine düşmek gibi boyunu

aşan sevdaları olur bazı insanların. Onlara, kimi deha diyor kimi hasta... İttihat ve Terakki'nin de bu ince çizgide medcezirlere hapsolduğu ortada. Milleti için hem kan ter içinde kalarak mücadele etmiş hem de diğer yanıyla mevcut iktidara karşı, bünyelerindeki tüm enerjiyi kullanarak isyan etmişlerdir... (Belki otoriteyle uzlaşıp enerji ile siyasi dehayı bir arada kullanarak çok daha kalıcı değerler ortaya konabilirdi.)

Ancak Türkiye'de takdir görenler, taşlananlar, yok sayılanlar her zaman olacaktır. Hatta dünyanın gerçeğidir bu desek yeridir. Gerçek dostluk taşa tutulduğu halde yolu terk etmeyende görülür. Kapı yüzüne kapatıldıkça yeniden çalacaksın, demişti bir büyüğüm. Yüreğini kora çeviren kişiye gül kokusu sunacaksın diye de eklemişti. Ben de diyorum ki, mühim olan cevabımızı nasıl verdiğimiz.

İşte, kendini insanlığa ve milletine adamış gerçek kimlik bu yanıtın şifresinde görülebilir.

Uzlet Türküsü

  Azık ettim geçmişi kendime Yolum uzun sırtım terli ama gözümde bir direnç var Yanımda bir buruk nota bir yarım güfte Tamam olmayı be...