Yeni sevgilim avuçlarımın arasında. Romantik bir gece geçireceğiz kendisiyle. Belki mum ışığında, belki baygın gözlerle, uykulu... Ama sevgi dolu ve sarmaş dolaş...
Yalnızlığın ilacı olmuştur hep, sözcüklerin dünyası. Kimine dinmeyecek sancılar bırakır, gençliğin erken dönemlerinde. Acıyı acıyla dindirmek hastalığı denilebilir belki buna. Yaranın üstüne yeni bir yara açıp yenisinin ilk yaranın acısını yok ettiğini sanan şizofreni hastalarına benzer bu hal.
Dünyanın derdine düşmek gibi boyunu
aşan sevdaları olur bazı insanların. Onlara, kimi deha diyor kimi hasta... İttihat ve Terakki'nin de bu ince çizgide medcezirlere hapsolduğu ortada. Milleti için hem kan ter içinde kalarak mücadele etmiş hem de diğer yanıyla mevcut iktidara karşı, bünyelerindeki tüm enerjiyi kullanarak isyan etmişlerdir... (Belki otoriteyle uzlaşıp enerji ile siyasi dehayı bir arada kullanarak çok daha kalıcı değerler ortaya konabilirdi.)
Ancak Türkiye'de takdir görenler, taşlananlar, yok sayılanlar her zaman olacaktır. Hatta dünyanın gerçeğidir bu desek yeridir. Gerçek dostluk taşa tutulduğu halde yolu terk etmeyende görülür. Kapı yüzüne kapatıldıkça yeniden çalacaksın, demişti bir büyüğüm. Yüreğini kora çeviren kişiye gül kokusu sunacaksın diye de eklemişti. Ben de diyorum ki, mühim olan cevabımızı nasıl verdiğimiz.
İşte, kendini insanlığa ve milletine adamış gerçek kimlik bu yanıtın şifresinde görülebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder