24 Aralık 2019 Salı

Duman

Zaman, artık eskiden olduğu gibi ağırdan almıyor, demişti bir büyüğüm. Evet, gittikçe hızlanıyor, hızlandıkça da bizleri yutuyor bu mefhum. Özellikle de dış dünya ile bağlantımız arttıkça daha da hızlanıyor.

Bozuk paraları harcar gibi harcıyoruz zamanımızı. Geleceğe dair belirgin planlarımız olmadan kayıp gidiyor ellerimizden dakikalar, saatler, günler, aylar... Oysa ne kadar kıymetli bir şey...

Galiba hata ettiğimizi anlamak ve zamanımızı hesaplı kullanmak için yaşımızın ilerlemesi gerekiyor, biz gençlerin. Günün birinde geri dönüp baktığımızda keşke şuna da vakit ayırsaydım diyen orta yaşlı ve yaşlı tanıdıklarımıza benzememek için erkenden gelen bir farkındalığa ihtiyacımız var.  Erkenden de değil aslında. Tam yeri ve zamanında gelmiş olacak, idrak ettiğimizde. Hak ettiğimiz kadar pişman olacağız demektir bu yani hakkımız neyse zaman bize onu verecek. Burada birbirinin içine geçmiş zincir halkaları mevcut. Fakat bu halkaların en başında idrak, şuur, bilinç diyebileceğimiz yetenekler yer alıyor. Zamanı yönetememenin ve pişmanlığın en büyük panzehri akıl olmalı... Amaca yönelik gerçekleştirilen eylemler ile eğlencelerimizi bile beslenebileceğimiz bir yapıda kursak mesela... Boş vakit kavramını belleklerimizden çıkarıp daima yenilenme düsturuna geçsek... Belki kendimize ve kendimizden sonraki insanlara yani geleceğe bir 'şey'ler bırakabiliriz?..

Bir insanın kendisini ölüme götüren sigarasını yakması gibi zamanımızın aleyhimize işlemesi sigarayı yakan bilince bağlı. Aynı insan, dumanı ciğerlerine çekmeye de bilirdi? Ölüme davetiye çıkartacağını bildiği halde bunu yapıyor olması zamanı düşmanı haline getirmesi demek olmuyor mu? Belki anlık zevklerimizi ve ihtiyaçlarımızı ayırt etmek için bir turnusol kağıdına ihtiyacımız vardır. Böylece düşkünlüklerden bilgeliğe giden bir yol inşa edebiliriz belki?.. Hiç sigara içmeyen birisi için duman ihtiyaç mıdır?

11 Aralık 2019 Çarşamba

Bereket

Çimleri süpürüp gelen rüzgar
Uzaklardan getirir bir haber
Güneşin kaçırdığı gecelere refakat ederken dolunay
Ve dereler akşamı yarıp gelirken
Çimleri süpürüp gelen rüzgara karışır
Zaman gibi
Güneş de ay da birbirini takip eder
Ayşe, Fatma ananın eli bereketi gibi

Mürüvvetmend

Uzlet Türküsü

  Azık ettim geçmişi kendime Yolum uzun sırtım terli ama gözümde bir direnç var Yanımda bir buruk nota bir yarım güfte Tamam olmayı be...