1 Aralık 2018 Cumartesi

Pamuk Hatun'un Töresi


'Dizleri üzerine çökmüş bir harabeyim. Haramîlere savaş açmak töreden midir?' 

 Yıkıntılarımda yankılanan bu ezgi töreden sana hediyedir.

 Bu akşam bir kere daha kırıldı kalbim. Ayna kırıklarıyla şarkımı söylerken bir kere daha büktüm boynumu. Yarin zülfüne vardığında titreyen ellerini ve duran kalbini de biliyorum. Zamanı durdurmak için dua ettiğini de... Sen de biliyorsun, verilmemiş sözlerin hafifliği ile uzaklar göründüğünde uçup gittiğini. Henüz şahadet etmeden gittin, bunu da biliyorsun. İşte o gün itibarıyla ben, daha aylardan Haziran'dı ama bir çınarın yaprakları gibi dökülür oldum. Saçlarımın yeni töresi oldu sararıp solmak. Hani o gün gözlerini beynine dikerek bir of çekmiştin. Şimdi kapkara bir yürek var avuçlarımda. Kül olmuş solgun saçlarım bir pervanenin kanatları gibi. 

 Notalar verildi. Yüreğimin içine yerleşti. Orkestra kurdum hıçkırıklardan. Her yeni notada detone oldum. Bir türlü doğruyu bulamıyorum. Senin adın doğru olan yanıt mı? Senin adın ne? Doğru mu, Yanlış mı? Doğuş mu? Yanış mı? 

 Defterimin yaprağına kara mühür vurdum. Kar taneleri kadar sudan ve pamuktan, nokta kadar kurşundan, mim kadar benden, biraz da senden. 'Pamuk çok kırılgan birşeydir.' demiştim hatırlarsan. Sakın! Sorma pamuktan kasıt neydi? Yanıt da verememiştin hani... Söyle bakalım, yanacak yüreğin var mı ki yanıt verebilesin? 

 Susuyorsun. Her geçen gün içine çöken bu kara deliğin sahibi kim? Bu kara deliğe bütün varlık birden çökerse, yani yüreğimin tam ortası bir kara delik kesilirse seni yok edebilir miyim? Yani, süveyda seni yok ederse eğer yok olabilir misin? 

 Aramızdaki tek bağın ondan ibaret olduğunu ileri sürerek ürettiğin bu bahane neden bakış olup deliyor ciğerimi? Hal bu ki, dilini de kan revan içinde bırakan sarmaşık değil mi? 

 Benim bu yangının ortasında yapayalnız olduğumu, yıkıntıların arasındaki yankılarımı görebiliyor musun? Yoksa bunlar sana bir türkünün melodileri gibi mi geliyor? Sana dair her şeyi salıverdiğim gün küçücük dünyanda belki bu çığlık yırtmıştır kulaklarını. Yani sen çınarın dallarından tutmadın diye kendimi hapsettiğim bu yangın kulaklarına dolan yankılarla tutuştu. Hıçkırıklarımdan dizdiğin o tesbihi tutuşturdun elime. Konuş, bir tesbih kaç ele tutuşturulur? Bu soru hepimize, büsbütün o kesilmiş midir hıçkırıklar? 

 Geceyi yaran ayrılık türküleri yaraladı mı seni de? O gün onca yolu kim için teptin? Hem de Mayıs ortalarında. Yeniden doğmak mıydı niyetin yoksa kendine verdiğin bir ödül müydü?.. Saçlarımı tarayan ellerin hangi benden neyi almak istedi? Ar şişesini taşa çalmak istedin ama izin vermemişti Pamuk Hatun. Hatırlıyorsun değil mi? 

 İşte savaş fermanını biz orada mühürlemiştik. Er meydanında ilk isyan damgasını vuran ben olmuştum. Sonra o meydan aşk oldu, söz oldu, gül oldu ve nihayet küle döndü. Erkek çocuklarına vaktiyle bolca dayak atmış bir kadından ne bekliyordun? Bil ki, bu savaşın gülleleri türkülerdir. Bu savaşın muhbiri sözcüklerdir.

Pamuk Hatun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Uzlet Türküsü

  Azık ettim geçmişi kendime Yolum uzun sırtım terli ama gözümde bir direnç var Yanımda bir buruk nota bir yarım güfte Tamam olmayı be...