2 Aralık 2018 Pazar

Bir adamı idam etmek

 Bir adamı idam etmek

 Loş ışığın altındayız. Göz, gözü görmüyor. Elimde bir kağıt ve kırmızı dolma kalemim. Karşımda ihtiyarlar heyetim. Yüreğimde kurulmuş sandığı çıkarıp bırakıyorum orta yere. İçinden kahverengi ekoseli piknik örtüsü çıkıyor. Heyetin en kıdemlisi şaşırıyor. 
'Bunu mu saklıyorsun delil diye?'
'Hayır.'
'O zaman hepsini dök.'
'Şurada, saçımı başımı dağıtan çiçek tomurcukları.'
'Biraz daha saçmalarsan toplantıyı bitireceğiz.'
'Son birşey daha var.' 
'Nedir?' 
'Elinizi uzatın lütfen.'

 Heyetin en yaşlı üyesi uzattı elini avucuma bıraktı. 
'Hazır mısınız?'
'Evet.'
'Elinizi beynime doğru uzatın.'
'İyi misin?'
'Lütfen dediğimi yapın.'

 Elini beynime doğru uzattıkça başım dönüyordu. Gözlerimde haleler belirmeye başladı. Olayın akışını görüyorduk hep birlikte. Ne varsa ortadaydı artık.  Gizli saklı kalmamıştı. 

 Odanın duvarları yıkıldı. Sandığımın kapağı esen rüzgârla beraber uçtu. Ona gitti. Heyetin içinden biri:
'Yüreğin yanıyor.' Dedi
'Rüzgar diner şimdi, o da söner.' Dedi diğeri. 

 Yanaklarımdan sızan kara yaşlar ateşin körüğü oldu. Alevler duvarları az önce yıkılan odanın içini bir anda sardı. İnsanlara dokunmadan, nerede bir nesne varsa onu yaktı kül etti. Gözlerimin durmasıyla alevler yüreğimden çekildi. Odadakiler çoktan artık durmayacak bu yangına tanık olmuştu.

 Gökler ve dört yön birbirine katıldı. Dünyanın dönüşünü kulaklarımda duyuyordum. Önce sağ kulağımdan geçiyor dudaklarımı sıyırarak sol kulağıma ulaşıyor. Boynumun sol tarafına küçükten çarpıyor ve sağdan dönerken virajı alamayarak kaza yapıyor. 

 Her şeyin alt üst olduğunu görmek için başka delil aramadı heyet. Her yer birbirine girmişti. Uzaklardan çirkin bir adam yaklaşmaya başladı. Yanıma geldi. Kolumdan tuttu.
'Seni çok merak ettim. İyi misin?'
'Çok uzakta değildim.'
'Korktum.'
'Anlamadım.'
'Talihsizlikler oldu. Ancak yanına gelebildim.'
'Sence de geç değil mi?'
'Öyle mi?'
'Düşün istersen.'

 Az önce yıkılan duvarlar etrafıma dikildi. Bir kapıyla beraber. Esen rüzgar anahtarını avuçlarıma bıraktı. Kapı çaldı. Çirkin adamın yüzü anahtarda belirdi. Bir uğultu geldi kulağıma, dünyanın dönüşünü andırıyordu.
'Lütfen, izin ver geleyim yanına.'

 Anahtarı avuçlarıma bırakan rüzgar burnumun ucunda bekliyordu şimdi. Anahtarı rüzgara teslim ettim. Sırtımı dönüp her şeyi geride bıraktım. Heyet ne yaptı bilmiyorum. Çiçek tomurcuklarını miras bırakan bence çoktan idam edilmişti zaten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Uzlet Türküsü

  Azık ettim geçmişi kendime Yolum uzun sırtım terli ama gözümde bir direnç var Yanımda bir buruk nota bir yarım güfte Tamam olmayı be...