23 Mart 2020 Pazartesi

"Yüz bin can oldu heba"

Son günlerde Corona salgını hepimizin gündeminde. Hızla yayılan bu hastalık insanları evlerine kapattı. İnsanlık doğadan çaldığı dengenin hesabını ödüyor bugünlerde.

Dünyada değişik zamanlarda ve değişik yerlerde salgınlar baş göstermiş. Ölenler olmuş, ölüleri soyanlar olmuş ama hayata kalanlara destek olanlar da olmuş. Yaşanılan zor günleri kayıtlara düşenler de tabii...

Bazı marketlerde maya bulunmuyor. Un bulunmuyor. Kuru bakliyat bulunmuyor. Oysa eve misafir de gelmeyecek, sosyal izolasyondayız. Herkes kendini çok güvendiği evlerine kapattı. Halbuki daha birkaç ay önce göçük altında kalmaktan korkan da bizdik.

Ölümle satranç oynamak
Karantinalı günlerde izlenecek film arıyordum. Rastladığım güzel bir yapımdan bahsetmek istiyorum bugünkü yazımda; Det Sjunde Inseglet, Türkçesi ile Yedinci Mühür.

Ingmar Bergman tarafından çekilmiş 1957 İsveç yapımlı bir film. Aynı yıl Cannes'tan Jüri Özel Ödülü de almıştı Bergman Yedinci Mühür ile.

Vebanın her yeri sardığı bir zamanda geçiyor film. Ölümün insanların teninde soluklandığı bir dönemde. Ölüm ile satranç oynayan bir Haçlı şövalyesi ile karşılaşıyoruz.

Son günlerde dünya ölümle satranç oynuyor. Kimin kazanacağını film bize söylüyor tabii ki ama devletler sıkı tedbirler alıyor. Sanırım şimdilik ölümü erteleyeceğiz.

"Öldürmek öpmektir"
İnsanlar sadece fiziksel biçimde mi ölür? Yoksa öldürmek öpmek midir? Sevgiden mülhem bir tarafı var mıdır? 

İnsanın elleriyle tahrip ettiği her şey gün gelip sözcüklerde mühürlenir. İşte o zaman neler olur? Kan kusan yaratıklara mı dönüşür herkes?

Pontypool, küçük bir kasabanın adıdır aslında. Ancak küçük bir kasabada garip şeyler olmayacağını kim söyleyebilir ki? Bruce McDonald sözcükler yoluyla bulaşan bir salgın hastalığı anlatıyor. Pontypool... Pontypo... Ponty... Pont... Po... Typoo...

Ölümle satranç oynayan insanların sadece başkalarının ölümüne neden olduğunu gözler önüne seriyor film. Tıpkı Lawrence ve Arabistan arasındaki "Kill is kiss" trajedisinde olduğu gibi.

Karantinalı günlerde Daniel Defoe'ya ve Veba Yılı Günlüğü'ne değinmeden yazımı bitirmeyeyim diyorum. Kitaptan bir dörtlükle veda ediyorum size.

"Yıl altmış beş, Londra,
Dehşetengiz bir veba,
Yüz bin can oldu heba,
Ben ise hala hayatta!"



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Uzlet Türküsü

  Azık ettim geçmişi kendime Yolum uzun sırtım terli ama gözümde bir direnç var Yanımda bir buruk nota bir yarım güfte Tamam olmayı be...