21 Ekim 2021 Perşembe

Ah Kavaklar Ah Kadınlar Ah Kadınlarımız

Fotoğraf alıntıdır.
Rüzgar sallasın saçakları. Kadının etekleri havalansın. Dans etsin otlar. Ocakta yemek kaynasın. Bir kadın iki arada bir derede bir sepet çamaşır assın. Çocuklarının kıyafetlerini, kocasının gömleklerini ipe dizsin. Naylon çamaşır ipine duygularını tutuştursun. Gizli kapaklı tüm kırgınlıklarını rüzgara teslim etsin. Rüzgar alsın götürsün uzak diyarlara. Kadının omuzlarından dünyanın yükü kalksın.

Kadının yüzünü hoyrat bir makasla eski bir fotoğraftan oysunlar. Anlatamadığı her şeyi fotoğrafın ardına yazsınlar. Çamaşır yıkayan elleri mi üşümüş? Kirli adamların ellerinde mi solmuş yüreği? İçi mi sızlamış? Çalışmaktan yorgun mu düşmüş? Omuzları mı çökmüş yoksa yanakları mı pörsümüş? Belki dudaklarının kırmızısı kaçmıştır. Tırnaklarının dipleri morarmıştır.

Yanağının yarısı arkasına dertlerini yazdığı fotoğrafta kalsın. Susup söyleyemedikleri ile tamamlansın fotoğraftaki eksiği. Acı düşmüş ne de olsa peşine. Ki onunla kör ebe oynar kadın. Tutar kolundan sıkıca kavrar. Kadın yakalansa bile sıyrılıp kaçar acının kollarından. Kolunun alı al moru mordur. Omzunda bir kanlı el, bir kesik ve kan damlaları. Tırnak mıydı derisini kazıyan? Belki makas değdi kesti, çekti, kopardı etini. Kavak ağacını andıran edasına aldırmadan omzu kanar.

Rüzgarın ıslıklarını dinler kadın. Rüzgarla eğilir boyu. Çamaşırlarla salınır saçları. Kavak ağaçları ile birlikte yerin altına nüfuz eder kökleri. Kabullenişin, tükenişin, varoluşun tek vücutta toplanışıdır kadın. Sonsuz diyalektiğin vatanıdır. Ancak omzundaki yükleri almalı rüzgar. Yanağındaki busenin izlerini silip süpürmeli kavak yaprakları. Oyulmuş yüzünü doldurmalı görünmez bir el. Eski fotoğraflardan sıçrayıp girer hayatımıza o. Kavaklara tutunur da gelir yanımıza kadar. Aramıza, yamacımıza girer. Yaralı suratı dünyadan payesini almıştır. Yamalı bohçası bin bir yükle dolmuştur. Sonra içine düşen dert, yemenisinin ucuna oya olmuştur. 

Rüzgarla ortak olur bir ıslık çalar fotoğrafın içinden bize. Tâ içimize; "Gel de gör nasıl sapasağlam çıktım fırtınalardan." diyecektir kadın. Biz zannederiz ki o yalnızlığında ölüyor, o içine göçmüş bir tepecik gibi sönmüş. Biz zannederiz ki kadın yalnız yemekten kilo almıştır. Oysa şişmiş vücudu günü geldiğinde eriyip bütün dişiliğiyle kendini ortaya çıkaracaktır. Oysa küllerinden doğmanın eşiğindedir. Yalnızca bizim anlamamız zaman alır.

1 yorum:

  1. Harika kalemine sağlık, Kadın Yıkıldım Yok Oldum Dediğimizde dahi, Küllerinden Doğmuştur ve Doğacaktır

    YanıtlaSil

Uzlet Türküsü

  Azık ettim geçmişi kendime Yolum uzun sırtım terli ama gözümde bir direnç var Yanımda bir buruk nota bir yarım güfte Tamam olmayı be...