12 Ocak 2022 Çarşamba

Kimse Bilmez: Çantada Ne Var

Kamuran sabah mahmurluğunu gizlediği makyajıyla bu sabah da çıktı evinden. Omzuna asılı külçe ağırlığındaki çantası ile adım adım kenti dolaşmaya başlayacaktı. Kaldırım kenarına ilişen muhtar Selami ile muhabbete koyuldu. Kamuran, ona muhtar Selami der, çünkü kim saat kaçta gelse, hangi öğrenci o gün okulu ekse Selami bilirdi. Önündeki mendilde biriktirirdi sermayesini. Ceplerinde kuruşları olduğunu da bilirdi ahali ama kimse dokunmazdı ona. Belki de mahallelinin en varlıklısıydı. Kimse bilemezdi.

Sabahın kör saatinde Selami fırından iki simit almıştı. Kamuran'a uzattı tekini. Buna karşılık Kamuran'ın elinde evinde yaptığı filtre kahve hep tek kişilikti. Fazlasına dirayeti yoktu. Kendine kadardı o, sınırlarının içine kimseyi kabul etmezdi. Selami bilirdi bunu. Bakışlarını kahvenin rengini koyulaştırdığı karton bardağa doğrulttu. "Eskimiş." dedi. Kamuran Selami'nin uzattığı simide baktı. İyi kızarmış susamların döküldü dökülecek haline içlendi. "Canım istemiyor bu sabah." dedi. Selami üstelemedi. Çantasından sigara çıkaracaktı bu sabah Kamuran. 

Kamuran'ın çantası gizler yuvasıydı bu mahallede. Ne bulunmazdı ki o çantada?.. Bu sabah da sigara çıktı ilkin çelikten fermuarın cızırtısı eşliğinde. "Senden başka bilen kimse yok değil mi çantanda ne var?.." Kamuran'ın dudakları dumanını üfleyen vapur bacalarına döndü; "Kimse bilmez. Yüklü kitaplarım, türlü kokularım var. Hiç yoksa sigaram, kalemim, bilgisayarım... İçini açmaya kimse yeltenmez. Fakat dün akşam bir devrim oldu. Geldi, kuşattı ve ne var ne yoksa öğrendi." 

"Ee, Kamuran abla, sen izin vermezsin normalde. N'oldu da teslim oldun?" Kamuran güldü. Nefesi miydi boğazından taşan, dumanı mıydı, külü müydü, alevi miydi hiç bilinmedi. "Yine bir yoldaydım muhtar, durdurdu beni, yanlış taraftan gidiyorsun Kamuran hanım, dedi. Kaşlarını yay gibi gerdi. Bir kahve içelim dedik. Oturduk konuştuk uzun uzun. Hem geçmişten hem gelecekten bahsettik ama bugünü hiç mevzu etmedik. Sonra gözleri çantaya ilişti. Senin gibi... İçinde ne olduğunu sordu. Başta gözlerimi devirdim. Kaçacak oldum. Denizler dalgalandı, köpürdü önce. Tüm mürettebat birden küreklere asıldı, manevra alanı aradık, bulamadık. Kaçamadık Selami muhtar. Göster bakalım çantanda ne var? deyiverdi. Mahremiyet hak getire. Tüm sular selamete erdi. Telaşlı ordular silahların ablukasını parmaklarımdan çekti. Ben de açtım çantayı, ne yapayım. Çantamda kimsenin bilmediği ne'm varsa hepsini öğrendi."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Uzlet Türküsü

  Azık ettim geçmişi kendime Yolum uzun sırtım terli ama gözümde bir direnç var Yanımda bir buruk nota bir yarım güfte Tamam olmayı be...